Uluslararası politika bağlamında dünya, uluslararası örgütlenmenin önemini artıran
küreselleşmenin kuralsızlaştırma süreciyle karşılaştı. Ulusların dış politikalarını tanımlarken,
terörizm, ulus ötesi organize suç, kitle imha silahlarının çoğalması, iklim değişikliği,
toplumlar arasındaki kültürel farklılıklar gibi gerginlikler, vb. farklı dış dinamiklerin kesiştiği
bir noktada yer almaktadır. Türk tarihinde uluslararası örgütlere ilişkin algı kronolojik olarak
- yüzyılda Osmanlı Devleti zamanlarından başlayabilmektedir. Zira bu dönem ve öncesinde
Osmanlı’ya Avrupa Gücü olarak saygı duyuldu. (Akgün, 2009: 8)
Öte yandan, Viyana Kongresi ile I. Dünya Savaşı’na gelen sonrasında ise Milletler
Cemiyeti ile devam eden Avrupa örgütlerinin varlığı ile ilgili uluslararası kreasyonlar
konusunda bir güvensizlik oluşmuştur. Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken oluşan
atmosfer, uluslararası örgütler hakkındaki perspektif Avrupa yoluna olan yakınlık ile Avrupa
kuruluşlarına duyulan güvensizlik arasında gidip gelmekle ilişkilidir. Akgün açıklamasına
göre, hemen hemen bütün Türk diplomatlar ve yöneticiler Osmanlı kurumları tarafından
getirilen çok taraflı diplomasiye güvensizce yaklaşmışladır (Akgün, 2009: 11).
Uluslararası barışı korumak için kurulan ve egemenliğe saygı duyan ve karşılıklı
çıkarlara dayanan yeni Türk devleti dış politika yaklaşımı ile Milletler Cemiyeti’nin ilkeleri
oldukça örtüşüyordu. Bununla birlikte, Türkiye, 1932’ye kadar Milletler Cemiyeti’ne üye
değildi. Genel olarak bu durum, Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında dış politikasının,
Türkiye’nin önemli jeopolitik durumunu düşünen gerçekçi bakış açısına dayandığını
göstermektedir. Bu nedenle, yeni Cumhuriyet uluslararası kuruluşlara karşı şüpheyle hareket
ediyorlardı. Ancak daha sonra sadece ulusal güvenlik ve ulusal çıkar meselesi olması
nedeniyle öncelik NATO gibi kuruluşlara verilmiştir.(Erguvan, 2010)
1923’ten sonra Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası örgütlerle ilişkisini, uluslararası
politikada ortaya çıkan köklü yapısal değişiklikleri ve iç politikadaki değişiklikleri dikkate
alarak yapmıştır ve Soğuk Savaş dönemlerini de içeren bu dönemi “Batılılaşma” dönemi
olarak tanımlanmıştır (Akgün, 2009: 16).Bu çalışma, Türkiye’nin uluslararası örgütlere üyeliğinin genel özelliklerini, jeopolitk konumu, kimliği ve dış politika tercihlerini ve özellikle Soğuk Savaş’ın ilk yıllarındaki faktörler karşısında genel özelliklerini vurgulamayı amaçlamaktadır.
Bu makalenin tamamını okumak için linke tıklayınız.